İnsanlığın “Bilgi”nin başlıca güç haline geldiği ve daha çok “küreselleşme” kavramı ile ifade edilen yeni bir döneme ulaştığı görülüyor. Nitekim sanayi toplumunun yerini “Bilgi Toplumu” nun almakta olduğu ve yaşananların “Bilgi Çağı”nın habercisi olduğu şeklindeki yaklaşımlar günümüzde genel kabul gören değerlendirmelerdir. Yaşanan bu dönüşüm sürecinin önemli bir karakteristiği de birçok alanda mesafe kavramının ortadan kalkmakta oluşu ve buna paralel olarak; toplumlararası ilişkilerde görülen büyük artıştır. Özellikle ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki baş döndürücü ilerlemeler artan sorunlar karşısında işbirliği imkânlarını da beraberinde getirmiş, bölgesel teşkilatların sayısı giderek artmıştır. Tüm bu olan bitenden bilim dünyası da payını almış görünüyor. Zira bilginin başlıca güç haline gelmesi, bilgiye ulaşma ve paylaşımın kolaylaşması, küresel ve bölgesel sorunlardaki artış gibi gelişmeler bir yandan ortak süreçleri gündeme taşımış bir yandan da bilimsel işbirliğini adeta bir zorunluluk haline getirmiştir.

Türk Dünyası'nı soğuk savaşın sona ermesine paralel olarak Avrupa’nın doğusundan Uzak Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada ortaya çıkan başlıca jeopolitik unsur olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır. Türk Dünyası'nı oluşturan ülke ve toplulukların demokratik birer ulus olarak gelişmeleri, reel egemenliklerinde artış sağlayabilmeleri ve dünya barışına katkıda bulunabilmelerinin başlıca hamlesi bilgi toplumu doğrultusunda işbirliğine dayalı atılacak adımlardır. Son çeyrek asra bakıldığında bu geniş coğrafyadaki ilişkilerin giderek arttığı görülmektedir. Artık kurumsallaşan ve bu yıl 21.'si düzenlenecek olan Uluslararası Türk Dünyası Sosyal Bilimler Kongresi’ni; bilimsel işbirliği ve paylaşımın kolaylaştığı daha da önemlisi bir zorunluluk haline geldiği küreselleşme şartlarında Türk Dünyası'nda artan işbirliğini bilimsel alanlara da taşıma gayretinin bir tezahürü olarak ifade etmek mümkündür.

Ortak bilimsel kongre ve sempozyumların başta ekonomi, yönetim, kültür ve eğitim gibi sahalar olmak üzere birçok alanda; iletişim ve işbirliği süreçlerinin de başlangıcı olacağı düşünülmektedir. Bu anlamda üniversiteler arası yapılan bu faaliyet hacmini aşarak kurulan irtibatlar ve iletişim köprüleri sayesinde başta yerel yönetimler ve bürokrasi olmak üzere ticaret ve sivil toplum gibi alanlarda da yeni işbirliği sahaları oluşturmaktadır. İşbirliği platformlarındaki bilimsel çalışmalar; gelişme, sınır aşan sorunlara yönelik çözümler üretme, siyasi ve kültürel yakınlaşmayı arttırma, yeni ortaklıkların tesisi noktasında önemli rol oynayacaktır.

İşte bu tespitlerden hareketle her yıl düzenlenen ve artık gelenekselleşen bu kongre özetle Asya, Avrupa ve Balkanlar’da yaşayan Türk ve akraba toplulukların sosyo-kültürel, ekonomik, politik ve eğitim süreçlerini bilimsel çerçevede araştırıp bilgi üretimi ve birikimi ile her alanda işbirliği zeminlerini oluşturmayı amaçlayan bir faaliyettir. Geçtiğimiz yıl Bişkek'te Kırgızistan - Türkiye Manas Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlediğimiz kongremizi bu yıl Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yıl dönümü hatırasına ithafen Gazi Üniversitesi ev sahipliğinde Ankara'da yüzyüze ve çevrimiçi katılım ile  gerçekleştireceğiz. 21. Kongre’de, Türk Dünyası’ndaki bilimsel, ekonomik ve kültürel işbirliği potansiyelini etraflıca tartışmayı, yapılabilecekleri tebliğ ederek kayda geçirmeyi hedefliyoruz. Bu ana hedef doğrultusunda; Antropoloji, Arkeoloji, Coğrafya, Tarih, Türk Dili ve Kültürü, Töre Bilim ve Ahlaki Değerler, Din, Ekonomi, Maliye, Hukuk, İletişim, İstatistik, Kamu Yönetimi, Siyaset Bilimi, Uluslararası İlişkiler, Sosyoloji, Psikoloji, Felsefe, Bilim Felsefesi ve Yöntem Bilim, Eğitim Bilimleri, Çevresel Sorunlar ve Sağlık, Spor, Turizm, Girişimcilik, Yönetim ve Organizasyon, Üretim ve Pazarlama, Muhasebe ve Finans vb. başlıklar altında hazırlanan özgün bilimsel tebliğler, hakem değerlendirmesinden sonra kongremizde sunulmak üzere kabul edilecek ve yazarı/yazarları tarafından sunulan tebliğler daha sonra derlenerek yayımlanacaktır.